Interviewer: Yılmaz Tekbıyık

Interviewee: Yusuf Meydancı

Kendinizi 3 sözcükle anlatabilir misiniz?

Yaşamayı seven, mutlu olmak isteyen, mutlu etmek isteyen

Ne zaman mutlu olursunuz?  Sizi ne mutlu eder?

Karşımdaki kişinin yüzünün gülmesi beni mutlu eder.

Eğer bu dünyada birini ya da bir şeyi yasaklamak isteseydiniz o şey ya da o kişi ne / kim olurdu?

Yoksulluğu yasaklardım. İnsanların hep gülmesini ve maddi değerlerin düşmesini çok isterdim yani. Bu yani, başka ne isteyeyim. İnsanlar hep mutlu olsun.

Sizi hiçbir zaman sıkmayan şarkı hangisidir?

“2’ye 10 Kala” mıydı grubun ismi, bakkala giderken, neydi, dur söyleyemedim, bakkala diye çıkıp seni görmeye gelmek…

Eğer sohbet etmek için birini seçebilseydiniz bu kim olurdu?

Mimar Sinan’la sohbet etmeyi çok isterdim. Bu yapıları nasıl yaptığını çok merak ediyorum.

Şehirdeki en favori yeriniz neresidir?

Yeniköy. Uzun sahil.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

23.05.1984 doğumluyum. Doğma büyüme İstanbulluyum. Özel bir şirkette alternatif satış elemanlarıyla ilgileniyorum.  Daha nasıl anlatayım.

Nasıl bir ortamda yetiştiniz?

Yani mutlu bir ortamda büyüdük. Elimizdekiyle idare etmeye çalıştık hep. Yani kanaatkâr bir ailenin çocuğuyum. Öyle mutlu büyüdük yani, bir sıkıntımız yok çok şükür elhamdülillah.

Mutluluk sizin için ne ifade ediyor?

İşte dediğim gibi mutluluk karşındaki insanın mutlu olması, çevrenin mutlu olması beni de mutlu ediyor yani. Kavga gürültü olmasın yani. Ben huzur isteyen biriyim.

Hayatınızdaki en zor an neydi?

10 yıl önce kendi dükkânımı bırakmam benim için çok zordu yani. Sonra işçilik yapmak çok zor. Kapitalist düzene ayak uydurmak çok zor. Bunlar beni çok üzüyor. 10 yıl öncesi beni çok kötü etkiledi. 10 yıldır toparlanmaya çalışıyorum.

Aşk sizin için ne ifade ediyor?

İki insanın her türlü zorluğa karşı mutlu olması, yan yana geldiğinde yüzünün gülmesi.

Geleceğinizi nasıl görüyorsunuz?

Umutlu biriyim ama geleceğimin karanlık olduğunu düşünüyorum. Ama gelecek çok zor, hayat şartları zor, insanların bulunduğu ruhsal durum çok zor, dengeler değişik. Ama yine de umutluyuz, insanız yani. Yapacak bir şey yok, umut etmek bizim işimiz.

Başkaları sizin için ne kadar önemlidir?

İnsanların hepsi önemli, iyisi kötüsü hepsi var olmak zorunda. İşte biz de buna ayak uydurmak zorundayız. Bütün insanlar önemli. Yaradanın yarattığı her canlı önemlidir yani.

İnsanlar genellikle size nasıl hitap eder?

Lakap durumum yok ya. Yani öyle bir şeyim yok. Çok yakın arkadaşlarım Harry Potter’a benzediğim için Harry diyorlar.

Sizi en çok üzen kelimeler nelerdir?

“yok” kelimesi beni çok üzüyor. İnsanların istediği şeyin olmaması, bu yüzden hayıflanması beni çok üzüyor. İnsanlar bunu hak etmiyorlar.

Kendinizi İstanbul’da nasıl hissediyorsunuz?

Valla şu son döneme kadar çok mutlu hissediyordum ama şu an İstanbul çok kalabalık ve bir an evvel gitmek istiyorum.

İstanbul’da kendinizi evinizde hissediyor musunuz?

Belli muhitlerde hissediyorum. Mesela Beyoğlu’nda kendimi evimde gibi hissediyorum. Beyoğlu benim için çok önemli. Karaköy çok önemli. Yeniköy çok önemli. Oralarda kendimi evimde gibi hissediyorum yani.

Bir kasabada ya da köyde yaşamayı tercih eder miydiniz?

Evet, kesinlikle tercih ederdim. Daha stabile bir hayat, yani sakin, huzurlu. Doğa var bir kere. Mutlaka tercih ederdim böyle bir imkânım olsaydı.

Toplumdaki yeriniz nedir?

Valla bunu başka insanlara sormak lazım.

Aynı şehri paylaştığın diğer insanlara bir mesajın var mı?

Valla biraz daha öfke kontrollü ve sakin olmalarını istiyorum. Tahammülsüzlük var. İnsanların birbirine karşı bir yitirmiş oldukları duygular var. Saygı yok. İnsanlık yok. Düşünce yok.

Sizin için özel birine bir mesajınız var mı?

Onu çok seviyorum. İnşallah bana güveniyordur. Ben ona güveniyorum çünkü.

Dünyayı nasıl değiştirmek isterdiniz? Bu girişimdeki rolünüz ne olurdu?

İnsanların tüm derdi maddiyat. Kiminle konuşsanız aynı şeyi söylüyordur muhtemelen. Değiştirmek için bir rolüm olur mu, bilmiyorum, inanmıyorum yani, bir de insanlar biraz daha elindekiyle yetinmeyi bilirse eğer her şey çok daha güzel olacak yani. Daha küçük şeylerle mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Kanaatkâr olmak.

Eşitliğe inanıyor musunuz?

Günümüzde yok, yok yani, kesinlikle yok. Osmanlı döneminde varmış belki de. Bunlar tabi bizim okuduklarımız, duyduklarımız. Biz yaşamadık, yaşayanların anlattıkları, kitaba dönüşmüş, yazıya dönüşmüş. Oradan okuduklarımız ama yani şimdi öyle değil.

Şiddetle inandığınız bir şey var mı?

Yok. Düşünüyorum da, insan her zaman değişebiliyor, inançları da değişebiliyor.